Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği konusundaki ihmal ve eksiklikler maalesef her geçen gün daha büyük bir sorun haline gelirken, bu konuda yaşanan acı olaylar devam ediyor. Son olarak, bir tamirhanede meydana gelen korkunç bir kaza, 16 yaşındaki bir çocuk işçimizin hayatına mal oldu. Genç işçi, olayın yaşandığı sırada hareket halindeki bir TIR’ın altında kalarak feci şekilde can verdi. Bu trajik hadise, genç iş gücünün güvenliği konusunda mevcut sorunların ne denli ciddiyetle ele alınması gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Olay, geçtiğimiz gün akşam saatlerinde bir tamirhanede meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, 16 yaşındaki Ahmet, tamirhanede çalıştığı sırada dışarıda park halindeki TIR’ın bakımıyla ilgilenmeye başladı. TIR, bir anda harekete geçince, genç işçinin yaşamı tehlikeye girdi. Meslektaşlarının ifadelerine göre, TIR’ın sürücüsü, TIR'ı hareket ettirmeden önce çevresini kontrol etmemiş ve genç işçiyi görememişti. Ahmet’in ne yazık ki kurtarma çabaları sonuçsuz kalmış ve genç, TIR’ın altında kalarak olay yerinde hayatını kaybetmiştir.
Bu tür olaylar, iş güvenliği konusundaki ihlallerin ve eksik uygulamaların bir sonucudur. İş sağlığı ve güvenliği alanında yeterli eğitim almayan çocuk işçilerin, iş yerlerinde nasıl korunması gerektiği konusu hala tartışılmaktadır. Ülkemizde çocuk işçiliği yasalarla kısıtlanmış olmasına rağmen, bazı sektörlerde, özellikle de sanayi ve tamirhane gibi fiziksel kuvvetin yoğun olduğu işlerde, çocuk işçilerin çalıştırılması yaygın bir durum olmuştur. Peki, böyle bir kaza sonrasında kim sorumlu? Suçluluk payının dağıtımındaki belirsizlik, iş güvenliği standartlarının sıklıkla hiçe sayıldığı bu tür durumlarda, bir kaç kişinin evraklarında yer alan imzalarla sınırlı kalmaktadır.
Çocuk işçilerin, bir iş ortamında maruz kalabilecekleri tehlikelerden korumak için alınması gereken önlemler arasında düzenli eğitim seminerleri, iş yerinde güvenlik kurallarının titizlikle uygulanması ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi yer alır. Bu tür önlemlerin alınmaması, hem iş verimliliğini olumsuz etkilemekte hem de çocuk işçilerin hayatını tehdit eden ciddi tehlikeler oluşturmaktadır. Ne yazık ki, bu olayda olduğu gibi, sadece gelecekteki potansiyel kayıplar değil, aynı zamanda mevcut neslin hayati de tehlikeye girmektedir.
Ahmet’in ailesinin yaşadığı büyük üzüntü, sadece bireysel bir kayıp olarak değil, toplumun genel sağlık ve güvenlik meselelerine dair derin bir endişe de yaratmaktadır. Özellikle çocuk işçi istihdamı konusundaki eksik yasa ve denetim uygulamaları, gelecekte benzer trajedilerin yaşanabileceğinin bir göstergesi olarak algılanmaktadır. Bu tür olayların önlenebilmesi için hem yasal düzenlemelerin hem de toplumsal farkındalığın artırılması gerekmektedir. Aileler, çocuklarını çalıştırdıkları ortamlarda karşılaşabilecekleri riskler hakkında bilinçlenmeli; işverenler ise çocuk işçilerin sağlığını ve güvenliğini ön planda tutarak, daha etik ve sorumlu bir tutum sergilemelidirler.
Sonuç olarak, 16 yaşındaki Ahmet’in kaybı, sadece bir bireyin kaybı olmanın ötesinde, toplum olarak iş güvenliği ve çocuk işçi konusundaki eksikliklerimizi bir kez daha hatırlatmaktadır. İş verilmesi gereken bir gençten fahiş bir bedel ödenerek alınacak bir dersin var olması, son derece üzücü bir durumdur. Gelecekte benzer olayların yaşanmaması için gereken adımlar atılmalı ve bu tür trajik kazalar önlenmelidir. Unutulmamalıdır ki, iş yerinde yaşam hakkı, herkes için temel bir haktır.